Monday, December 21, 2009

Disleksi

Bir Alice Cooper sarkisi ayni zamanda Disleksi. Isterseniz sarkinin çevirisini yapalim güzel Türkçemize ve biraz tuhaf kaçsa da anlamaya çalisalim Disleksiyi bu sarkidan…..

Bazen dünyam karmakarisik oluyor..
Ve kelimeleri tersinden görüyorum…
Sehre indigimde dönüs yolumu bulamiyorum,
Bazen nesneleri sagdan sola görüyorum…
Ve biliyorum bunun hiç de normal olmadigini…
Sana rastladigimda sanki duvarlara tosladim…
Kimse bilmiyor bendeki problemin ne oldugunu…
Onlar bende ödem var saniyor…
Bu bir ask mi ?
Yoksa Disleksi mi
Disleksi…
Disleksi...


Disleksi kelimesi Yunanca 'dys' (sagliksiz veya yetersiz) ve 'lexis' (kelimeler veya dil)'in yan yana gelmesiyle türemis ve konusma, dinleme, okuyup-yazma, muhakemede bulunma ve matematik islemleri yapma yeteneklerinin elde edilmesi ve kullanilmasinda önemli zorluklarla beliren bir ögrenme bozuklugudur. Nitekim en son yapilan arastirmalarda görülen disleksinin beynin sol tarafinin çalisma bozuklugundan kaynaklanmasina karsin daha çok sözel beceride sorun çikaran bir rahatsizlik oldugu ve bazi disliksiklerin sayisal yönlerinin normalin daha da üstünde oldugu yönündedir.

Ögrenme bozuklugunun son yillarda en çok kabul gören tanimi 1988 yilinda ABD Ulusal Ögrenme Bozuklugu Birlesik Komitesi (NJCLD) tarafindan yapilmis olanidir. Bu tanimda, ögrenme bozuklugu genel bir terim olarak algilanir. Bu bozukluklarin bireyin yapisiyla ilgili oldugu ve merkezi sinir sistemindeki isleyis bozukluguna bagli oldugu varsayilmaktadir.

Ayrica kendini idare etme, sosyal algilama ve sosyal etkilesim sorunlari da birlikte görülebilir. Sorunun yasla birlikte düzelmedigini ve ögrenme bozukluklari ile ögrenme sorunlarinin farkli oldugunu da görüyoruz. Bu duruma ek olarak da konusmada gecikme, dil becerilerinde ve siralamada hataya düsme, sag-sol ayriminda bozukluk ile de birlikte görülebilen bir psikiyatrik sorundur. Kesinlikle zeka düzeyleriyle alakali degil ve hatta zeka düzeyleri çok yüksek insanlarinda genelde muzdarip oldugu bir bozukluktur ki nedeni de ögrenmek için gerekli olan zihinsel organizasyonun bazi açilardan yeterli olmayisidir. Aslinda Disleksi bir hastalik degil aksine zihinsel bir farkliliktir. Cevaben “Disleksi” diyebilecegimiz en guzel soru “Çok iyi bir çocuk, çok çalisiyor ama neden yapamiyor?” dur.

Ögrenme bozuklugunun ortaya çikmasinin tek bir nedeni yoktur. Gelisimsel nörobiyolojik bir bozukluk olarak tanimlaniyor. Ailevi yönü kuvvetli olmakla beraber çevresel faktörler de neden olabiliyor hastaligin ilerlemesine. Fakat hala tam anlamiyla kesin bir neden bulunamamasi arastirmalarin daha da ileriye gitmesini engelliyor.

Disleksinin nedenleri arasinda beynin sol yarim küresindeki bazi anormalliklerin ve beyin ön lobundaki konusma merkezlerindeki sorunlarin olabileceginin yaninda dogum öncesi annenin geçirebilecegi enfeksiyonlarin, ilaç alimlari ve yetersiz beslenmenin; dogum esnasinda ya da sonrasinda görülen bazi sorunlarin (zor dogumlar, kordon bozukluklari, dogum travmalari, bebegin dogumdan sonra uzun süre nefessiz kalmasi, erken dogum, düsük agirlikli dogum, annenin hamileliginde gebelik toksemisi denen rahatsizligi geçirmesi, bebekte uzayan sarilik gözlenmesi, tekrarlayan kulak iltihaplari, menenjit ve kansizlik gibi) da bu duruma eslik edebildiklerini görebiliyoruz. Ayrica kesin olmamakla birlikte kalitsal da olabildigi vurgulanmaktadir.

Ögrenme bozuklugunun ortaya çikma nedeni ne olursa olsun, önemli olan ailelerin ve egitimcilerin sorunun varligini kabul edip çözüme yönelmesidir. Ailenin ögretmenle ve bir rehberlikçi ya da psikolog ile birlikte çalismasi çocugun bazi sorunlari daha kolay atlatmasini saglayacaktir Bu çocuklarin aileleri dogal olarak digger anne babalara göre farkli duygular yasarlar. Kimisi sorunun nedenini disarida görür ve çözümü, okulögretmen gibi dis etmenleri degistirmekte arar, kimisi de suçluluk duyar, kizginlik hisseder. Endise veren bu durum malesef anne ve babalari depresyona kadar sürükler. Bunun sonucunda da ufak sayilabilcek bir rahatsizlik daha büyük bir yikima sebep olacaktir. Tüm bunlar aslinda sorunun varligini kabul edememeyle ilgili tepkilerdir. Çocuk ve anne-baba açisindan en olumlu yaklasim, anne ve babanin sorunun varligini kabul ederek, çocuga yardim yoluna geçebilmesidir. Bunun baslamasi demek zaten en zor kismin halledilmesi demektir ki bu da hem çocuk hem de aile için katedilecek uzun ve kasvetli yolun yarisinin tamamlanmasidir. En uygun ve yeterli yardimin verilebilmesi sansi “Evet, benim çocugumda ögrenme bozuklugu var” diyebilmeyi yürekten basarmayla artar.

Tedavisine gelince, disleksik insanlar normal yollarin disinda ögrenme yetenegine sahiptirler, yani sorun olarak adledilen sey aslinda herkesin yaptigi seyi ayni sekilde yapamamaktir… Sol kulagini sol elinle tutmak yerine sag elinle tutmaktir belki de… Amerika'da her bes çocuktan birinin disliksik oldugu soylenmektedir ve bu çocuklar icin okullarda çesitli yardimlar uygulanir. Bu yardimlarin en önemlisi de çocuga digerlerinden daha fazla zaman verilmesidir. Aslinda çogu zaman ne ilaca ihtiyaciniz vardir ne de doktora, sadece ve sadece çocuk icin gerekli ortami saglamaniz ve ona yeterince zaman vermeniz problemin büyük bir kismini çözmenizi saglar.. Kesinlikle ve kesinlikle doktor raporu olmadan ilaç kullanmaktan kaçinmalisiniz, ne var ki bu ilaçlar Amerika'daki okullarda peynir-ekmek gibi dagitiliyor.

Ritalin özellikle bunlardan en yaygin olanidir ve çocuklarin ilerki yaslarda madde bagimlisi olmalarina neden oldugu tüm çevreler tarafindan biliniyor. Çocugun dikkatini toplamasina fayda verecegi düsünülen Ritalin aslinda arastirma sonuçlarina göre ebeveynleri rahatsiz edecek türdendir, çünkü Ritalin tipki kokain gibi etki ediyor. Ritalin'in yarattigi etkiyi olumlu sosyal iliskilerle ve deneyimlerle de yaratmak mümkündür.

Gelisimsel okuma bozuklugu olarak da tanimlanan disleksiye erkek çocuklarda kizlara oranla 4 kat daha fazla rastlaniyor. Disleksi' nin görülme sikliginin Amerikada her 5 çocuktan birinde olmasinda karsin Turkiyede yüzde 8-10 arasinda oldugu kabul ediliyor. Bu Turkiyedeki çocuklarda Disleksi'nin daha az görüldügünün degil ülkemizde bazi problemlerin görmezden gelindiginin ya da ihmal edildiginin bir göstergesidir.

Disleksinin en belirgin özelliklerini de su sekilde siralayabiliriz;

- Yazili kelimeleri ögrenme ve hatirlamada zorluk,
- Genellikle solaklik,
- Gördüklerini hatirlayamama ya da zihinlerinde canlandiramamak,
- b, d ve p harflerini, 6 ve 9 gibi sayilari ters algilama,
- Kelimelerdeki harf ya da sayilari karisik algilama,
- Bir cümlenin ortasindan baslamaya çalismak
- Kelimeleri yüksek sesle okumak,
- ne'yi en; 3'ü E; 12'yi 21 olarak algilamak,
- Okurken kelime atlamak,
- “Ayna görüntüsü” denilen sekilde yazabilmek (hem harfler hem de kelimenin bütünü 180 derece tersine çevrilerek sagdan sola dogru yazilabilir, bu yazi aynaya tutuldugunda bildigimiz yazi gibi görünür)
- Hecelerin seslerini karistirmak ya da sessiz harflerin yerini degistirmek,
- Siklikla yazim hatasi yapmak,
- Gecikmis ya da yetersiz konusma,
- Anlama en uygun kelimeyi seçmede zorlanma,
- Yön (yukari, asagi gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarin gibi) kavramlari konusunda sorunlar,
- Yasadigi yili, günü ve mevsimi ayirt edememek,
- Elleri kullanmada hantallik ve beceriksizlik
- Okunamayan el yazisi vs…

Disleksik çocuklarin çogunda bu sorunlarin birkaç tanesi vardir ancak yalnizca bir tanesinin var olmasi bile çocugun ön egitim gereksinimi duymasina yeterli olabilir. Disleksik cocuklar okula her diger normal çocuk gibi basliyor fakat zaman geçtikce problemler de belirginlesiyor ve diger ögrencilerle olan fark ortaya cikiyor. Özellikle de okumanin önemli bir hale gelmesiyle birlikte (yani birinci sinifin sonlarina dogru) daha da bir açik kendini gösteriyor. Bu evrede çocugunuzu bir psikologa gösterebilir ve test yaptirabilirsiniz. Unutulmamasi gerekilen nokta da ilk olarak problemin tam anlamiyla ne oldugunun belirlenmesidir.

Kendilerinde bu farkli özellikleri gören çocuklar asagilik komplekslerine kapilablirler. Kimsenin kendisini gerçek anlamda anlayamadigini düsünür ve bu içlerine kapali yasamalarina neden olabilir. Bu yüzden de Disleksi beraberinde daha farkli psikolojik bozukluklar getirebilir ki bunlardan en yaygin olani da Dikkat Eksikligi ve Hiperaktivite Bozuklugudur. Bundan baska her yaptiginin yanlis olabilecegini düsünerek, bildigi ve dogru yaptigi seylerden de kusku duyar hale gelebilirler ve bu noktada da Obsesif Kompulsif Bozuklugunun ortaya çikmasina sahit olabiliriz. Anne-baba ve ögretmenlerinin kendisini baskalari ile kiyaslamasi ve sonuçta kendisinden beklenenleri hemen verememesi nedeniyle öfkelidir. Bu çocuklar, özellikle ögrenme bozuklugunun taninmadigi toplumlarda okulda ve ailelerinde anlasilamama sorunu yasarlar.

Okuyamadiklari ya da yazamadiklari için zekâ düzeylerinden kusku duyulur. Aileler panige kapilir, ögretmen ögretememenin sikintisini duyar ve giderek büyüyen bir sorunlar yumagiyla çogunlukla herkes çocuga yüklenir durur. Tabi bu yüklenme biraz bosadir çünkü çocugun bu farkli durumuna iliskin pek bir sey bilinmiyordur. Yalnizca ögretmek vardir fakat ne kara tahtalardan, ne sinifta ikide bir yerlerinin degistirilmesine karsin yasadiklari bocalamalardan ne de ögretmek diye çocuga yasatilan streslerden kimsenin maalesef haberi yoktur. Problemi hep karsi tarafta bulmak ne yazik ki adetimizdir! Bu tablonun sergilendigi bir çocuk için bir doktor nörolojik bir olgunlasmamislik ya da minimal beyin disfonksiyonu bir egitimci ögrenme bozuklugu adlandirmalarini kullanir.

Duymak ve bilmek istedikleri sey aslinda arkadaslari gibi akilli oldugu ancak daha yavas ögrenebildigi ama muhakkak ögrenebildigi gerçeginin kendisine anlatilmasidir. Bir takim toplumsal becerileri kazandikça kendine olan güveni artar.

Disleksi'nin olumlu yönlerinin de varligindan bahsedilebilir. Mesela disleksik çocuklarin iç görüleri (hastaligin farkindaligi) oldukça yüksektir, çok meraklidirlar ve çevrelerinin farkindadirlar. Üç boyutlu düsünür ve öyle algilarlar ki bu da oldukça yaratici olmalarini saglar. Yeni yeni degisik projelerle karsiniza çikmalari gayet normaldir. Bu yetenekler ebeveynler ve okul tarafindan bastirilmazlarsa sonuçta iki karakteristik ortaya çikar. Normal zeka seviyesinin üstünde olmak, olagan üstü bir yaraticilik yetenegi ve de Disleksi'yi birlikte düsündügümüzde de aklimiza Albert Einstein ve Walt Disney gelecektir ki onlarin da Disleksik olduklarini biliyoruz. Ancak su da bir gerçektir ki aslinda dogal bir yetenek olan disleksi okul çaginda eger fark edilip düzeltilmezse çocugun tüm okul yasantisini olumsuz etkileyen bir tablo ortaya çikarmaktadir. Düzeltmekten kastimiz ise çocugun bu yetenegini bastirmak degil ona seslerle de düsünmeyi ögretip zaman, mekan ve arkadaslik konularinda ki kavramlarini düzenlemek ve kendine uygun çözümler bulmasina yardimci olarak onu egitim sistemiyle uyumlu hale getirmektir.

Sonuç olarak unutulmamasi gereken ve asil önemli olan insanin kendi kalitesidir. Hastanin kendisiyle barisik yasayabilmesi sorunun büyük ve zor olan kisminin halledilmesi demektir ki bunu da ne ilaç ne de doktor hastanin kendisi kadar saglayabilir…


hya...

No comments:

Post a Comment